Yükleniyor...

Zayıflama iğneleri obezitede mucize bir çözüm mü?

16 Aralık 2025

Beslenme alışkanlıklarının hızla değiştiği, sağlıklı yaşam bilincinin her geçen gün daha da önem kazandığı bir dönemde Diyetisyen Elif Erkin Sönmezbaş, kişiye özel programları ve bütüncül yaklaşımıyla danışanlarına sürdürülebilir bir yaşam tarzı sunuyor.

Sadece kilo verme hedeflerine değil, bedenin ihtiyaçlarını doğru okumaya odaklanan Sönmezbaş; bilimsel temelli beslenme prensiplerini, kişinin yaşam ritmine uyarlayarak kalıcı dönüşümler yaratmayı amaçlıyor. Modern beslenme trendlerini yakından takip eden, aynı zamanda gerçekçi ve uygulanabilir çözümler sunan Elif Erkin Sönmezbaş, danışanlarına sağlıklı bir yolculukta güvenilir bir rehber olmayı sürdürüyor.

Fonksiyonel tıp bakış açısını benimsiyorum

14 yıllık uzman diyetisyen olarak, bireylerin beslenme düzenlerini bilimsel temelde şekillendirmelerine destek verdiğini ve fonksiyonel tıp bakış açısını benimsediğini ifade eden Sönmezbaş, uzmanlık alanından ve sunduğu hizmetlerden şöyle bahsetti: “Danışanlarımla; kilo verme, kilo alma, hastalıkların beslenme ile desteklenmesi, vücut şekillendirme ve lipödem beslenmesi gibi birçok konuda çalışıyorum. Bunun yanı sıra alanında iyi ve üst düzey teknolojilere sahip cihazlarla, beslenme bilimi ile teknolojiyi bir araya getirerek danışanlarımın hem sağlıklarına hem de hayal ettikleri bedene ulaşmalarını sağlamak için kapsamlı bir hizmet sunuyorum.”

Zayıflama iğnesi tek başına bir mucize değil

Son dönemlerde oldukça popüler olan zayıflama iğnelerinin etkilerinden de bahseden Sönmezbaş, “Zayıflama iğneleri son dönemde yeniden popülerleşmiş olsa da aslında yeni bir buluş değil; yıllardır bilinen fakat potansiyel zararları nedeniyle temkinli yaklaşılan uygulamalardan biri. Bu ilaçlar pankreastan insülin salınımını azaltarak, beyin düzeyinde iştahı baskılayarak ve mide boşalmasını geciktirerek kişilerin günlük kalori açığı oluşturmasını kolaylaştırıyor. Bu nedenle sık tercih ediliyor. Ancak klinik gözlemlerim şunu gösteriyor: Zayıflama iğnesi kullanan kişilerde hızlı kilo kaybına bağlı ciddi kas kayıpları, yüzde ve ciltte belirgin deformasyonlar, iğne bırakıldığında ise hızlı kilo geri dönüşü çok sık görülüyor. Daha önemlisi, uzun vadede tiroit kanseri gibi risklerle de ilişkilendiriliyor. Ben zayıflama iğnelerini sağlıklı ve sürdürülebilir bir yöntem olarak görmüyorum. Ancak kişi doktoruyla birlikte bu yola girmeyi tercih ettiyse, bu süreç mutlaka fonksiyonel tıp yaklaşımını benimseyen bir diyetisyen eşliğinde yürütülmeli. Bu noktada devreye ben giriyorum; Kilo kaybının kas değil yağ dokusundan olmasını, vitamin–mineral eksikliklerinin oluşmamasını, ciltte deformasyon gelişmemesini ve kan değerlerinin korunmasını sağlayacak kişiye özel protokoller oluşturuyorum. Ayrıca hızlı kilo kaybının getirdiği cilt deformasyonlarını en aza indirmek için kliniğimde yağ hücre sayısını azaltan soğuk lipoliz ve kas–yağ oranına doğrudan çalışan Medisculpt gibi üst düzey bölgesel incelme cihazlarından destek alıyorum. Özetle, zayıflama iğnesi tek başına bir mucize ya da kalıcı bir çözüm değil. Bu yolu tercih eden herkesin, mutlaka bir diyetisyen kontrolünde ve doğru cihaz destekleriyle süreci yönetmesi şart” diye konuştu.

Lipödem tedavisinde beslenme önemli rol oynuyor

“Lipödem son yıllarda daha sık duyduğumuz, ancak aslında uzun süredir birçok kadının yaşam kalitesini etkileyen kronik bir tablodur” ifadelerini kullanan Sönmezbaş, şunları söyledi:

“Alt ve üst beden arasında en az iki beden fark olması, kişinin ne yaparsa yapsın bacaklarından incelmemesi, yağların diz kapağından baldır ve ayak bileğine kadar uzanması, selülitle karıştırılabilen “karnabahar” görünümü, nedeni bilinmeyen morluklar, ağrı ve dokunma hassasiyeti lipödemin en belirgin özellikleri arasındadır. Bu belirtiler varsa mutlaka doğru bir tanı alınmalıdır. Tanı konulduktan sonra beslenme, lipödemin yönetilmesinde en güçlü araçlarımızdan biridir. Çünkü lipödem yalnızca estetik bir durum değil, yağ ve bağ dokusunu etkileyen kronik bir hastalıktır. Bu nedenle uygulanan protokol klasik kilo verme süreçlerinden tamamen farklıdır. Ben bu süreçte danışanlarıma özel hazırladığım lipödem beslenme protokolü ile destek oluyorum. Aynı zamanda ameliyatsız uygulamalarla süreci destekleyerek hem sağlık hem de görünüm açısından en iyi sonucu elde etmeyi amaçlıyorum.”

Lipödem beslenmesi kişiye özeldir

Lipödem hastaları için beslenme programı oluştururken dikkat ettiği hususlara da değinen Sönmezbaş, “Lipödemli danışanlarda süreç tamamen kişiye özel ilerliyor. Lipödemin evresi, ödem–ağrı düzeyi, yaşam kalitesine etkisi ve günlük hareket kapasitesi gibi faktörleri değerlendirerek bireysel bir protokol oluşturuyorum. Beslenme kısmında temel hedefimiz yağ dokusundaki inflamasyonu baskılamak. Bu nedenle sürece genellikle anti-inflamatuvar ve fonksiyonel tıp odaklı bir eliminasyon diyeti ile başlıyoruz. Bu model; ağrıyı azaltmayı, ödemi kontrol altına almayı ve kilo kaybının özellikle alt bedenden gerçekleşmesini amaçlıyor. Ayrıca lipödem yönetiminde yalnızca beslenme değil, ameliyatsız destekler de sürecin önemli bir parçası. Kliniğimde yağ hücrelerinin hacim ve sayı olarak azalmasını sağlayan cryoliposuction ve dolaşımı hızlandıran Anduwell uygulamalarını kullanarak yağ dokusunun davranışını iyileştiriyor, ödemi ve ağrıyı azaltıyor ve bacak formunu belirgin şekilde destekliyoruz” dedi.

Lipödem beslenmesinde dikkat edilmesi gereken temel noktalar hakkında bilgi veren Sönmezbaş, “Gluten, şeker ve işlenmiş gıdaların sınırlandırılması, süt ve süt ürünlerinin azaltılması, tuz tüketiminin kontrol edilmesi, Omega-3’ten zengin bir model (somon, ceviz, chia), yeterli protein alımı, günde 2–2.5 litre su tüketimi, basit karbonhidratların azaltılması, antioksidan ağırlıklı beslenme (renkli sebzeler, yeşillikler), bağırsak sağlığını desteklemek (probiyotik ağırlıklı model) ,magnezyum ve omega-3 gibi takviyelerin doğru kullanımı sürecin etkili adımlarındandır” diye konuştu.

Kilo yönetimi, uzun vadeli bir yolculuktur

“Hepimiz sağlıklı ve fit bir görünüme sahip olmak istiyoruz ancak bu hedefe ulaşmaya çalışırken genellikle zamanla yarışıyoruz” ifadelerini kullanan sönmezbaş, son olarak şunları söyledi: “Aceleci yaklaşım bizi kısa vadeli, kalıcı olmayan çözümlere yönlendiriyor. Oysa sürdürülebilir kilo yönetimi, bir “kamp süreci” değil; kişinin yaşam tarzıyla uyumlu, uzun vadeli bir yolculuktur. Burada en önemli nokta, kişinin yaşı, boyu, kilosu, kan değerleri, hormon dengesi ve sosyal yaşamı ile uyumlu bir beslenme modelini benimsemektir. Aynı zamanda egzersizi hayatın doğal bir parçası haline getirmek ve süreci sadece kilo vermek değil, genel sağlık düzeyini yükseltmek olarak görmek gerekir.”

Sosyal Medyada Paylaş
GÜLŞAH SERT
Ekli Görseller