Yükleniyor...

Geleceğin Temeli, güçlü bir okul öncesi eğitimiyle atılır!

14 Nisan 2025

SANKO Okulları İlkokul Müdürü Fatma Karslı Aşkar, SANKO Okulları İlkokul Müdür Yardımcısı Sena Abar ve SANKO Okulları İlkokul Yabancı Diller Bölüm Başkanı Esin Uzunaslan, erken yaşta okula başlamanın ve dil öğrenmenin önemi, SANKO Okulları’nın nitelikli eğitim programları gibi konularda önemli bilgiler paylaştı.

SANKO Okulları’nda eğitime erken yaşta başlamanın önemi nedir?

Fatma Karslı Aşkar: Küçük yaş dönemi çocukların; bilişsel, sosyal ve duygusal becerilerini inşa ettikleri kritik bir dönemdir. Bizler okul topluluğu olarak, bu dönemde öğrencilerimizin sağlam bir temel oluşturmasını ve gelecekteki öğrenme yöntemlerini geliştirmeleri için zemin hazırlamayı amaçlarız.

Bununla birlikte biliyoruz ki; oyun temelli öğrenme, keşif ve deneyim yoluyla çocukların merak duygularını geliştirir, problem çözme becerilerini destekler ve öğrenmeye karşı olumlu bir tutum oluşturur. Her çocuğun benzersiz olduğunu ve farklı öğrenme hızlarına sahip olduğunu kabul ediyoruz. SANKO Okulları’nda, her çocuğun bireysel ihtiyaçlarına ve ilgi alanlarına yönelik özelleştirilmiş bir eğitim sunuyoruz.

Öğrenci merkezli yaklaşımımız, çocukların kendi öğrenme süreçlerinin sorumluluğunu almalarını ve özgüvenlerini geliştirmelerini sağlar. Öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin birlikte çalıştığı, destekleyici ve kapsayıcı bir okul topluluğu oluşturarak, öğrencilerimizin sosyal becerilerini geliştirmeleri, etik değerlere sahip ve duyarlı bireyler olarak yetişmeleri ve işbirliği yapmaları için zengin bir ortam sunmayı hedefleriz. Sanat ve spor etkinlikleri ile öğrencilerimizin yaratıcılıklarını ortaya çıkarmalarına, yeteneklerini keşfetmelerine ve potansiyellerini yansıtmalarına olanak tanırız. Ve bizler öğrencilerimizi sadece bugüne değil, geleceğe de hazırlar, onlara 21. yüzyılın gerektirdiği becerileri kazandırmak için yeni yöntem ve teknikleri her zaman programımıza entegre ederiz.

Öğrencilerimizi tüm bu başlıklar üzerinden hayata hazırlarken ne kadar güvende ve ait hissederlerse o kadar güçlü bir başlangıç yapacaklarını biliriz. Küçük yaş grubundan başlayan öğrencilerimiz; okulumuzun fiziki yapısını, okul topluluğunu tanır ve eğitim felsefemizi küçük yaştan itibaren benimserler.

Peki, küçük yaş ve hazırlık grubu arasında bir fark var mı?

Sena Abar:Kesinlikle, SANKO Okulları’nın okul öncesi eğitimindeki en belirleyici fark, öğrencilerin yaşlarına ve dolayısıyla gelişim alanlarındaki farklılıklarına verdiği önemdir. Bu yaklaşım, okulun eğitim programlarının ve iç işleyişinin temelini oluşturur.

Okulumuzda; küçük yaş grupları ve hazırlık grupları için ayrı ayrı tasarlanmış eğitim programları uygulanır. Bu, her yaş grubunun ihtiyaçlarına ve gelişimsel özelliklerine uygun bir öğrenme deneyimi sunulmasını sağlar. Küçük yaş gruplarında daha dinamik ve oyun temelli bir yaklaşım benimsenirken, hazırlık gruplarında 1. sınıfa geçiş sürecine odaklanılır. Öğrencilerin gelişimsel ihtiyaçlarına uygun olarak, farklı koridor uygulamaları ve öğrenme ortamları oluşturulur. Bu, öğrencilerimizin kendilerini güvende, rahat ve mutlu hissetmelerini sağlar. Çocukların güveni, iyi oluş hali ve mutluluğu, SANKO Okulları’nın önceliklerindendir.

Hazırlık grubunda ise 1. sınıfa hazırlık sürecine odaklanılır. Bu, çocukların akademik ve sosyal becerilerini geliştirerek, ilkokula gelişimsel yeterlilikle geçiş yapmalarını sağlar. Okulumuzun bu yaklaşımı, okul öncesi eğitimin yalnızca akademik bilgiyle sınırlı olmadığını; aynı zamanda çocukların sosyal, duygusal ve fiziksel gelişimlerini de destekleyen bütüncül bir süreç olduğunu vurgular.

Belirttiğiniz küçük yaş grubu kreş eğitimine mi karşılık geliyor?

Sena Abar: Hayır, bu bir kreş programı değil. Amacımız, öğrencilerimizi ilkokula çok yönlü olarak hazırlamak. Onların yalnızca temel ihtiyaçlarını karşılayan bir ortamda bulunmalarını değil, öğrenme sürecine aktif olarak katılmalarını destekliyoruz. Bu doğrultuda programlarımız, çocukların bilişsel, sosyal, duygusal ve fiziksel gelişimlerini bütüncül bir yaklaşımla ele alıyor.

Oyun temelli öğrenme ile çocukların keşfetme, problem çözme ve merak duygularını besliyor, öz güvenlerini artırmalarına katkı sağlıyoruz. Böylece öğrenciler, okula yalnızca alışan bireyler değil, öğrenmeyi seven ve kendilerini değerli hisseden bireyler olarak başlıyorlar.

Küçük yaş grubunda oyunlarla donatılmış bir öğrenme ortamından bahsettiniz. Eğitimde oyunun rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sena Abar: Oyun, çocuğun dünyayı keşfetme biçimdir ve öğrenme sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Özellikle küçük yaş gruplarında, oyun temelli öğrenme çocukların doğal meraklarını ve keşfetme isteklerini harekete geçirir. Geleneksel öğrenme yöntemlerinin aksine, oyun tabanlı öğrenme, çocukları sürece daha aktif bir şekilde dahil eder ve gelişimlerini destekler.

SANKO Okullarında sosyal ve duygusal gelişime nasıl destek veriyorsunuz?

Fatma Karslı Aşkar: Okulumuzda öğrencilerimizin sosyal-duygusal gelişimlerini desteklemek amacıyla çeşitli programlar ve yaklaşımlar benimsiyoruz. Dünyaca kabul görmüş, uluslararası bir sosyal-duygusal öğrenme programı olan İkinci Adım (Second Step) programı ile öğrencilerimizin öz farkındalık, duygusal düzenleme, empati ve problem çözme becerilerini geliştirmelerine yardımcı oluyoruz. Sosyal-duygusal becerileri IB PYP sorgulama ünitelerimizde de destekliyoruz. PYP’ de beş temel beceri grubu yer alıyor. Yaptığımız çalışmalarla öğrencilerimizin araştırma, düşünme, iletişim, sosyal ve özyönetim becerilerini güçlendirmeye odaklanıyoruz.

Programın önemli unsurlarından olan IB öğrenen profili aracılığıyla öğrencilerimizin araştıran-sorgulayan, bilgili, düşünen, iletişim kuran, ilkeli, açık görüşlü, duyarlı, riski göze alan, dengeli, dönüşümlü düşünen bireyler olarak gelişmelerini destekliyoruz. Bunların yanı sıra, rehberlik birimimiz bireysel ve grup çalışmalarıyla öğrencilerin duygusal ihtiyaçlarını takip ediyor, sosyal becerilerini geliştirmelerine rehberlik ediyor ve onların sağlıklı bir öğrenme ortamında kendilerini güvende hissetmelerini sağlıyor.

Biraz da akademik programınızdan bahseder misiniz?

Fatma Karslı Aşkar: Elbette, SANKO Okulları'nın akademik programı, çocukların gelişimsel ihtiyaçlarını ve gelecekteki öğrenme yolculuklarını destekleyecek şekilde özenle tasarlanmıştır. Akademik programımız, PYP (İlk Yıllar Programı) sorgulama temelli yaklaşımı, Math Their Way matematik öğretimini, ilkokula hazırlık süreçlerini ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) müfredatını bir araya getiren kapsamlı bir çerçeve sunar. MEB müfredatını, PYP'nin sorgulama temelli yaklaşımıyla zenginleştirerek, öğrencilerimizin hem ulusal hem de uluslararası standartlarda eğitim almalarını hedefliyoruz. Öğrencilerimiz MEB'in tüm kazanımlarını PYP' nin disiplinlerüstü sorgulama üniteleri içinde çalışırlar ve böylelikle evrensel bakış açıları gelişir.

Öğrencilerimizin merak duygularını tetikleyerek, onları aktif öğrenenler haline getirmek bir diğer hedefimiz. Disiplinler arası sorgulama üniteleriyle, öğrencilerimizin farklı konular arasındaki bağlantıları kurmalarını ve derinlemesine öğrenmelerini sağlarız.

Matematik öğreniminde Math Their Way yaklaşımını kullanarak, öğrencilerin somut deneyimlerle kavramları daha kolay anlamalarını ve uygulamalarını destekleriz. Ayrıca, her öğrencinin kendi öğrenme hızında ilerlemesine olanak tanıyarak, matematiksel düşünme becerilerini geliştiririz. Hazırlık grubumuzda, öğrencilerimizin akademik ve sosyal becerilerini geliştirerek, ilkokula uyumlu bir geçiş yapmalarını sağlarız.

Bu yaklaşımlar doğrultusunda öğrencilerimizin akademik bilgi edinme süreçlerini destekleyerek eleştirel düşünme, problem çözme ve etkili iletişim gibi 21. yüzyıl becerilerini de geliştirmelerini hedeflemekteyiz.

Sanko Okulları’nda uyguladığınız co-teaching modeli hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

Esin Uzunaslan: Elbette! Co-teaching, geleneksel sınıf düzeninin ötesine geçen ve öğrencilerin dili doğal ortamlarında öğrenmesini sağlayan bir model. Okulumuzda bu modelle, öğrencilerimiz okula girdikleri andan derslerin bittiği süreye kadar İngilizceye maruz bırakılıyor. Co-teaching, bir sınıf öğretmeni ve bir dil öğretmeninin aynı fiziksel ortamda iş birliği yaparak öğrencilerin belirli hedeflere ulaşmasını sağlar. Öğretim aşamasının yanı sıra planlama, karar verme ve değerlendirme süreçlerinde de öğretmenler birlikte çalışırlar.

Bu yöntem, öğrencilerimizin dili sadece öğrenmesini değil, dili adeta yaşamlarının bir parçası haline getirmesini sağlar. Çift öğretmenli yapıyla, öğrencilerin hem akademik hem de dilsel anlamda daha derinlemesine öğrenmelerine olanak tanır.

Co-teaching modelinin öğrenciler üzerindeki etkileri nelerdir?

Fatma Karslı Aşkar: Co-teaching modeliyle sınıfa iki öğretmen liderlik ediyor, bu hem öğrenciler hem öğretmenler için birçok fırsat yaratıyor. Öğrenciler ve öğretmenler, bire bir zaman geçirme fırsatı buluyor, bu da daha güçlü ilişkilerin kurulmasını sağlıyor. Planlama sürecini öğretmenler arasında paylaşmak, daha güçlü ve yaratıcı ders içeriklerinin ortaya çıkmasına yardımcı oluyor. Ayrıca öğrenciler gün boyu doğal olarak hem ana dillerini hem İngilizceyi duyuyor ve kullanıyor. Bu sayede dili öğrenirken aynı zamanda günlük yaşamlarında da doğal bir şekilde dili kullanma alışkanlığı kazanıyorlar.

Öğrenciler, dili bir "ders" olarak değil, günlük yaşamlarının ayrılmaz bir parçası olarak benimsiyor. Dil öğreniminde bu doğallık, kalıcı başarıyı getiriyor.

Küçük yaşta dil öğreniminin ileriki sınıflara yansıması nasıl oluyor?

Esin Uzunaslan: Küçük yaşta dil öğrenen öğrenciler, ileriki sınıflarda dil becerilerini çok daha ileri seviyelerde kullanabiliyorlar. Dil, tıpkı bir kas gibidir; ne kadar erken çalıştırırsanız, o kadar güçlü ve esnek olur. Erken yaşta edinilen dil becerileri, öğrencilerin daha ileri seviyelerdeki dil yapılarını ve karmaşık içerikleri daha kolay kavramalarını sağlıyor.

İleri sınıflarda, öğrencilerimiz dili sadece anlamakla kalmıyor, onu akademik içeriklerle entegre ederek kullanabiliyor. Dil becerileri, diğer derslerdeki başarıyı da olumlu etkiliyor; matematik, fen bilimleri ve sosyal bilgiler gibi derslerde İngilizceyi aktif bir şekilde kullanarak konuları daha derinlemesine anlayabiliyorlar.

Ayrıca, özgüvenleri artıyor. Erken yaşta dili doğal bir parça olarak öğrenen öğrenciler, yabancı bir dilde iletişim kurarken çekingenlik yaşamıyor ve bu özgüven, eğitim hayatlarının her aşamasında onlara avantaj sağlıyor.

Sonuç olarak, erken yaşta dil öğrenimi sadece dili öğrenmekle kalmıyor; öğrencilerin düşünme biçimini, öğrenme alışkanlıklarını ve problem çözme yeteneklerini de geliştiriyor. Bu, onların akademik ve kişisel başarılarına doğrudan olumlu yansıyor.

Veliler ile iş birliğini nasıl sağlıyorsunuz?

Fatma Karslı Aşkar: Velilerimizle kurduğumuz iş birliği, eğitim yolculuğumuzun kilit noktalarından biridir. Çocuklarımızın gelişiminin sürekliliğini sağlamak ve onlara en iyi desteği sunabilmek için velilerimizle yakın ve etkili bir iletişim içinde çalışıyoruz. Bu doğrultuda, düzenli toplantılar ve bireysel görüşmeler gerçekleştirerek velilerimizi bilgilendiriyor, sınıf içi ve sosyal etkinliklere katılımlarını teşvik ediyoruz. Ayrıca, çocuklarının eğitim sürecine dair düzenli bilgi akışı sağlayarak, bireysel ihtiyaçlarına yönelik çalışmalar planlıyoruz.

Okulumuzun eğitim programları, politikaları ve uygulamaları hakkında velilerimizi açık ve şeffaf bir şekilde bilgilendirerek güçlü bir iş birliği ortamı oluşturuyoruz. Bu sayede, öğrencilerimizin gelişimini en iyi şekilde destekleyerek onlara mutlu ve başarılı bir okul deneyimi sunmayı amaçlıyoruz.

Sosyal Medyada Paylaş
GÜLŞAH SERT
Ekli Görseller